Beslenme ve depresyon arasındaki bağlantının farkında olan çok az kişi vardır. Depresyon genellikle tamamen biyokimyasal veya duygusal kökenli olarak düşünülmektedir. Ancak depresyonun başlangıcı, süresi ve tedavisi ile ilgili pek de dikkate alınmayan üçüncü bir husus daha vardır: BESLENME
Peki beslenmenin depresyonla ne gibi bir ilgisi olabilir?
Beynimiz ve bağırsaklarımız tarafından üretilen ve salgılana Mutluluk hormonu olarak da adlandırılan serotonin ve uykuyu düzenlemeyi sağlayan melatoninin ruh hali üzerinde etkili olduğu ve serotonin seviyesindeki düşüşlerin bazı bireylerde depresyona yönelimde katkıda bulunduğu bilinmektedir. Peki bize mutluluk sağlayan serotonine nasıl ulaşabiliriz?
Serotonin ve melotonin hormonlarının sentezlenmesi için triptofan aminoasidine ihtiyacımız vardır. Ancak burada bir başka problem karşımıza çıkmaktadır. Çünkü bizim için elzem olan bu aminoasidi ne yazık ki vücudumuz kendisi üretmemektedir ve bütün iş bize düşmektedir. Yani besinlerle vücudumuza almamız gerekmektedir.
Gerekli olan triptofanı karşılayabilmemiz için ise yeterli miktarda protein içerikli besinlere sofralarımızda yer vermeliyiz. Yüksek kaliteli proteinler arasında etler, süt ve süt ürünleri ve yumurta bulunmaktadır. Protein açısından yüksek olan bu besinleri tüketirsek vücudumuza ihtiyacı olan triptofanı sağlarız ve bu triptofan da bizim ihtiyacımız olan mutluluk hormonu ve uyku düzenleyen hormonu bize bir teşekkür olarak geri sunar.
Depresyonun altında yatan bir diğer faktör kan şekeri seviyelerinin zayıf kontrolüdür. Bozulmuş ve dengesiz kan şekeri seviyelerinin birçok semptomu bulunmaktadır. Yorgunluk, sinirlilik hali, baş dönmesi uykusuzluk konsantrasyon bozuklukları ve unutkanlığa sebebiyet vermektedir.
Karbonhidrat yönünden zayıf bir öğün tüketiminin depresyona yol açabileceği ile ilgili bilimsel çalışmalar karşımıza çıkmaktadır. Bunun sebebi ise iyi olma hissini destekleyen beyin kimyasallarından olan serotonin ve öncü maddesi olan triptofanın üretimini karbonhidratlı besinler tetiklemektedir. Ancak karbonhidrat seçimlerimizde de dikkatli davranmalıyız.
Bazı meyveler ve sebzeler, tam tahıllı ürünler gibi kompleks karbonhidratlar olarak adlandırdığımız besinlerin beyin kimyasını, ruh hali ve enerji seviyesini orta düzeyde yavaş yavaş ancak daha uzun süre kalıcı bir etki sağlamakta iken bize anlık ve geçici rahatlama sağlayan basit karbonhidrat olarak da adlandırdığımız çay şekeri ve şekerin içine girdiği ürünlerin kalıcılığı daha az sürmektedir.
Bütün bunlardan yola çıkarak birçok hastalığın temelini oluşturan dengesiz ve düzensiz beslenme depresyona da zemin hazırlamaktadır ve gerek depresyonun önüne geçebilmek gerek tedavi süresini en aza indirebilmek için sadece ilaçlara değil besinlerin ve beslenmenin mucizesine de güvenmeliyiz.
FACEBOOK YORUMLAR