İnsanımız yaşamını sonsuzluk içinde yaşıyormuşçasına gerçekleri sünnetleyip görmezden gelir. Görme duyularını kaybedenler görmek istediklerini rüyalarında görürlermiş. Anca rüyanda görürsün zaten.
Makam peşinde koşup makama oturanlar ya da tanrısı makam olanlar yerçekiminden yoksun saat saat, saniye saniye, aylar yıllar boyu mutluluğun en güzelini yaşarken, günü gelip karpuz gibi yuvarlanınca orta yerinden çatlayıp yerini başka karpuzlar alırken peşlerinden giden koloniler de değişmez.
Yüzlerine gülmekten başka dertleri yokmuş gibi. Hangi fazlalık mineralden kaynaklanıyorsa. Yazar haykırıyor, ağlamak istiyor ‘40 yıldır yazıyorum ne değişti?' Geleneksel, kültürel değerlerimizin dışındaki değişim yaman olur. Bizde tam tersi!
Seçim yaklaşıyor. Yazarın çizgisi kimliği ortadayken çifte kimlikliler de ortada cirit atarken sorunlara karşılık birbirimize karşı köpürürken değişimi beklemek aptallık olur. İktidar değişse de mutlu azınlıklar değişmez, belirli çevreler ve zenginleşmiş guruplar değişir…
Doğru ya da yanlış her sorunun karşısında bir cevap bulunur. Ya sorunların karşısında? Koca koca adamlar günlerce ekranlarda konuşup duruyorlar. Daha büyükleri de mecliste…
Bitti sandığımız türban konuşuluyor, dünya nükleer savaş hazırlığını konuşurken.
Çok komik hareketler ya da paldır güldür kuyruklu şov. Bakalım yarın hangi uyuyan sorunu koyacaklar…
FACEBOOK YORUMLAR