Pervasız

Pervasız, sözcük anlamı; korkusuz, sakıncasız, çekincesiz kimse.
Almış başını dağ başına.  Arapça kökeninden fütursuz anlamıyla pervasızlık, geçmişten geleceğe medeniyet dünyamız Future Tense dönüşüverince bırak Avrupalıyı Araplar bile bizim gibi yaşam sergilemez.

Geçmişte içimizde asimile edilirken, toplumun kılcal damarlarına sızıp pervasız insan pervasız bir topluma dönüştü. Yerkürenin orta yerinde olmanın bilinciyle insanımız en etkileyici sahneleriyle, birbirine kenetli öfkeye roketli performansını çekincesizce, korkusuzca sakınmadan sergiliyor.

Medya kodamanları,
-aman kimseye uymayın,
-aman gözgöze gelmeyin,
Aman geçtiğiniz yoldan bir daha geçmeyin, (kimsin, ne geziyorsun denebilir)
-aman dışarda dolaşmayın.

Hiç kimse ‘bu ne korkunç bir dönem’ demiyor ya da diyemiyor. Gerçekleri cesurca ifşa etmiyor. Sıradanlığın dışına çıkmadan olağanlığın parçası olmak hiç de iç açıcı değil. Siyasetçileri, meclisi, atanmışları, abanmışları geçtik, yetkililer yetkilerinin kullanma cesaretinden mi yoksa kullanacakları yetkiden mi yoksun.

İnsanlar gündüz kuşağındaki programlarda hukuk arıyor. Adliyenin kalbinde çatışma. Hükümetin beş dakika haberleri izlemesi fazlasıyla yeterli. Hısım, akraba, ahbap, çavuş hükümeti zamandan ve gündelikten, güncellikten yoksun bırakırken, ya muhalefet!  Gerçeklerin haberleri,  haberlerde her akşam akıp giderken, biri zart diyor biri kart.

Ekonomiyi, işsizliği, geçimi, terörü, yalanı, dolananı talanı geçtik, ortalık çok fena. Bakalım insanların başıboşluğuna kim dur diyecek, siyaset mi, meclis mi, barolar mı, sivil toplum mu, savcı mı, yargıç mı, yoksa su gibi akıp giden zaman mı?