Tam duamızı yapmış, iftarımızı yaparken
Hanım;
-Şu memleketin başına bir yabancı getirseler acaba daha iyi mi yönetiliriz?
-Nerden çıkardın şimdi, yemeğini ye, zaten başımızda var ortalık toz dumanken ikincisi ne, hem de yabancı?
Televizyonda haberler açık kalınca tadımız kaçtı.
90’larda sermaye diktasının yasakları delerek yasalaşmadan yayına geçen tek tük özel radyolar ve tv kanalları, bu gün gırla giderken ulusal birlik yerine birbirine düşman ulusal insan türleri üretmekten ne kadar ileri gidebildi. Belki de hanım haklıydı!
Zaman mekan değişti, iklimler, insanlar değişti saçım, başım, kaşım, gözüm değişti siyasetimiz bir türlü değişmedi.
Her zamanki gibi bu günlerde de dünyanın gözü bizde,
Keşmekeşliği, kargaşayı, mutsuzluğu, huzursuzluğu, kuşkuyu, kuşkusuz milyarlarca insan birbirimize karşı esip gürlememizi izleyerek eğleniyor. Yaşananlar canı burnunda insanlarımızı sokağa dökerken çeyrek asır sonra ilk defa bu denli üniversite gençliğinin eyleme geçişi kimin, neyin sorunu.
Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan statükoyu korumak yerine sorunların ve olayların kökenine inme zorunluluğunu ne zaman duyacak? Savaştan çıkmış ülkelere toparlanmak ve markalar yaratmak için 10 yıl yeterliyken bizim kaç on yıllara ihtiyacımız var acaba?
Hükümet yanlısı gazetecilerin 25 milyonun özel sektörde istihdam edildiğini ifade etmesi akla çarpık soruların gelmesine neden oluyor. Kendi iş adamlarımıza kucak açmak yerine fırçalamak ne?
Doğuya, batıya, kuzeye, güneye ülkenin barış içinde yaşaması için iktidardaki iktidara 25 yıl gibi uzun süre yetersiz olmalı ki sonunda halk demokratik özgürlüklere sosyal hak ve hukuka karşı tepkiler dile getirilirken neler oluyor diye düşünmek zorunluluğunun görülmemesi ne zaman bitecek?
Bence önemli sorunlara değinmeyi beceremeyen hükümet önemsizce zamanı çar çur ederken emeklilere verilecek üç bin liralık bayram ikramiyesini İmamoğlu’nun tutuklanması ve sokak olayları nedeniyle meclis toplanamamış. Üç bin lira olsa da yaşıyoruz olamasa da, istediğimiz hukuk ve huzur. Onlardaki duygu da farklı değil üzüntüden huzursuzluktan meclise gidememişler. Demek ki ülkenin en başta huzura ihtiyacı var.
Önümüzdeki günlerde bayramı kutlayacağız, kısa da olsa tebessüm yaşayacağız, hep birlikte coşkuyu paylaşacağız. Bayramın getirdiği sosyal ve ekonomik hareketlilik geçici de olsa bir sürece oturacak.
Acaba akşamları karnınızı güzel yemeklerle doyururken kaçınız belediyenin toplayıp ortadan kaldırdığı, sokaklarda üçü beşi geçmeyen sokak canlarını düşündü. Yoksa birileri giibi, karnına Rabbena hep bana mı?
Ne getireceği belli olsa da; barışın, huzurun, mutluluğun, kaynaşmanın, sevginin, sevincin, birleştiği umutların açtığı bayram geçirmemiz dileğiyle.
FACEBOOK YORUMLAR