Korgan ilçemizden acı bir haber geldi. Yanan “evde!” iki çocuk can verdi. Haberi okuyanın içi acımıştır mutlaka. Kabul edilebilir bir durum değil. Bu çocukların görecekleri günler vardı.
Yanan “evin” önceki hali Kızılay görevlilerinin de olduğu bir fotoğrafta yer almış. Görünen tahtadan yapılmış barakaya “ev” deme olanağı yok.
Kızılay yardım paketi getirdiğine göre “yetkililer” tarafından bilinen bir yer. Yurttaş için burası bir ev olabilir. Yoksulluk nedeniyle insanlar başını sokabilecek bir ağaç kovuğuna da ev gözüyle bakabilir. Ancak “yetkililer-yönetenler” bu barakaya “ev” gözüyle bakabilmişler… Yazık, iki paket yiyecek götürmekle sorun çözülmüş demek ki…
Baba iş için il dışında. Annenin derdi başından aşkın. Anne ve babanın içi acıyor. Ateş, düştüğü yeri yakar. Ateş düşmüş, evleri kül olmuş. Çocukları can vermiş, ciğerleri dağlanmış. Yetkililer-yönetenler de üzüldüler mutlaka ancak bu üzüntü acıyı hafifletmiyor. Aslında yanan baraka ve iki çocuk değil;
İNSANLIK…
İki çocuğumuzun can vermesi bir süre sonra unutulur mu? Ders çıkarılır mı? Bu durumda olanlara yönelik bir planlama yapılır mı? Hele yaşanılan ekonomik kriz döneminde devletin asli görevleri anımsanır mı? Yoksa reklamlık görüntülere devam mı edilir? Reklam diyorum. Tahtadan yapılmış bir barakayı ev olarak değerlendirip yiyecek paketleriyle yardım yapmayı yeterli gören anlayış ve uygulamalar bitirilecek mi?
Deprem, sel olur. Bir hafta konuşulur sonra unutulur. Soma gibi iş cinayeti işlenir, unutulur. Tren kazasıyla yaşamları sonlananlar olur, unutulur. Canlı bombayla Ankara’da yaşanan katliamlar da yaşanır, unutulur. Unutulmadığını anlamanın tek yolu, önlemlerin alınmasıdır. Yaşanan olumsuzluklar yeniden yeniden yaşanıyorsa ders çıkarılmamış demektir.
Şimdi de iki çocuğumuz yanarak can verdi. Yoksulluğun sonuçlarından biri. İçimiz yandı. İnsanlık yandı.
FACEBOOK YORUMLAR