Asgari ücretin ve bütçenin belirlenmesi süreci başladığında televizyonlarda, gazetelerde partilerin, sendikaların temsilcilerinin açıklamalarını okuyoruz, dinliyoruz.
Asgari ücret ve bütçe herkesi yakından ilgilendiren bir TOPLU SÖZLEŞMEDİR. Bu toplu sözleşmede taraflar var, masa etrafında ve salonlarda görüşmeler yapıyorlar. Ancak ne konuşulursa konuşulsun sonunda ÇOĞUNLUK karar veriyor. Hem Asgari Ücret Komisyonu’nda hem de şu anki Meclis bileşimlerinde çoğunluk aynı. Asgari Ücret Komisyonu 5 işçi temsilcisi, 5 iktidar, 5 patron temsilcilerinden oluşmaktadır. Her yıl yapılan oylamaların sonucu 10’a 5 iktidar ve patronlar bloğunun dediği oluyor. Bütçe görüşmelerinde de aynısı. Komisyonlarda AYRINTILI tartışmalar yapılır.
İktidarın dediği olur, Meclis’e gelir ancak değişen bir şey olmaz. Parti temsilcileri ekrana yaptıkları konuşmalarla süreç tamamlanır. Sonuç olarak TOPLU GÖRÜŞMELER sonucu bir şey değişmez, gelen teklif kabul edilir. Bu zamana kadar böyle geldi, böyle devam ediyor.
Böyle devam mı edecek? Özellikle ana muhalefet önderliğindeki muhalefet her şeyi (KURTULUŞU) seçime havale etmiş durumda. “Sabredin az kaldı”!!!
Sendikalar bakımından da farklı değil. Asgari Ücret Komisyonu’nda Türk-İş yer alıyor. “Masada direndiklerini ancak çoğunluk kararıyla mağdur edildiklerini” bir kez daha söyleyecekler. Masadaki sandalye sayısına göre baştan kaybedildiği ortada.
Oysa asgari ücret ve bütçe için ana masa sokaklardır. Partiler, sendikalar talepler için işçi ve emekçileri mücadeleye çağırmaları gerekir. Kitlesel basın açıklamaları, yürüyüşler, mitingler ve özellikle de işyerlerinde yapılacak eylemler “masadaki” görüşmelerde işçi ve emekçilerin lehine kararlar alınmasını sağlayacaktır.
“Kumarda kaybeden aşkta kazanır” sözü avutmaya yönelik bir söz. Avunma dönemi bitti.
Kazanmak ve kaybetmek kendi elimizde. Mücadele ederiz, kaybederiz. Güçler dengesiyle bağlantılı. Kazanmak için mücadele etmek zorunlu.
FACEBOOK YORUMLAR