KÜLTÜRLÜ TUZ
Kent soylusunun kapısı vurulur,
-Gel,
-Abi, genç bir kız sizi görmek istiyor.
-Konu nedir?
Tıp fakültesini bitirmiş verdiğiniz burslarla. Tanışıp teşekkür etmek istiyor.
-Aman aman teşekkür istemiyorum sakın yanıma getirmeyin, oldubitti o iş, sakın, şimdi gitsin memleketine hizmet etsin.
Kentimizde yaşanmış bir burjuvanın asil hikayesidir bu. Daha önce de yazmıştım arşive baktım bulamadım belki o zaman başlansaydı bugün bitmişti. Yıllar siyasetle geçti. İşimiz gücümüz siyaset, para. Mevcut siyaset köpüklü trajedi banyosunun karanlık kuyusuna sokmaktan ileri gidemiyor. Pamuk elleri, nasırlaşmış yüreksiz atışların duyarsızlığıdır.
Dün nasılsa bugün, bugün nasılsa yarın da aynı! Dün bugüne, bugün yarına gebe sanki. Maşallah doğurdukça doğuruyoruz. Kürt, Türk Alevi Sünni, türban, Yunanistan, Ermenistan, Suriye, yaz yaz, say say bir türlü bitmez ve bitiremiyoruz da zaten.
Siyaset, televizyoncunun uzattığı elma şekerine ya da çıktığı kürsüden birbirlerine kurdukları cümlelerle ülke yönetiyor. Bitiremediğimiz sorunlarımızdan biri de Kültür Sitemiz. Televizyon dizisi gibi, karşılıksız kelime ya da cümle dizileriyle uyutulmak kültür sitesinden daha derin bir kültürün işi olmalı!
Ordudan bir hemşerimiz, biz yaparız gelin görüşelim diyor;
-Bizi kabul etmiyor.
-Onlar gelsin.
-Onlar kim?
- Küskünler.
Ne zaman barışacaklar, koltuktan düşünce koordinasyona geçeceklermiş. Seçim var, siyasetin nutuk çiçekleri sokaklarda açmaya başlarken sonuç değişmeyecek. Bu yıl hükümet konaklarına kırk adet cezaevi yapacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bütçesi bizim Kültür sitemizi yapmaya bile yeterli değil.
Artık dönüm noktası bu şehrin insanına bağlı. Denemeyi akıllara sokmak lazım. Aristokratıyla asil burjuvasıyla. Yoksa çarkın tekerleğinin götürdüğü nokta ortada değil mi?