GENÇLERİ BENİMSEMEMEK…

Mehmet Kıyak mehmetkyak@outlook.com

İnsanoğlu zaman zaman tarihe dalarken yolculuğun sonunda insanlığa özlem duyar.

Kimileri, mevsimlere, meyvelerin tadına, küçük kiremitli evlerine cumbalı cumbasız sarnıçlı sarnıçsız, sisli gaz lambalarından, kap kalaylayan kalaycının nişadır kokusuna, farklı zengin ritüellerden, geleneksel kültürümüze bayramlarımızdan düğünlerimize…

Ah bu sosyolojik devrimle teknolojik devrim yok mu? Yoksunluğa, yoksulluğa bile özlem duyar mı insan? Düğünlere süsten püsten değil, nedense erken gidemem. Geç kaldığımız için yemeği boş veririz.

 Hanımla karar verdik erken gidelim düğün yemeğinin tadına bakalım dedik. Gün kararmadan yola çıktık. Seçkin salonlarımızdan, oyun pistinin tam önündeki masada yerimizi aldık. Düğün sahibi pistin ortasında, göbek atması ve bir türlü bitmeyen müzik. 

Garsonlar tam da önümüzde halka olmuş, düzeni değiştirmenin zamanı gelmişti.
-çocuklar izlediğiniz yeter misafir geldik biraz da biz izleyelim bir tabak da bir şeyler getirin.
 Oralı değiller, arkamızdan geçen genç hanım garson kıza; ‘yeni geldik servis alabilir miyiz?’ dedim.  ‘Tamam’ diyor ve ortalıkta iş yapıyormuşçasına dolaşıyor. Sorun çözülmeyen ülkemizde ‘sorun yaratma! sus, ayıp!’ dedi hanım.
 
Bahşişi vermeme kararı almak üzereyken yan masada genç iş adamlarımızdan Serkan Güney; ‘Abi siz yemek almadınız herhalde’, dedi ve gülümsedik. Tebessüm bitmeden servis geldi. Boğucu müzikten yoğun kalabalıktan kimseye fark ettirmeden eski düğünlere gittim.
Yakın akrabalar misafirlerle ilgilenir, ısrarla insanın koluna girerek uzun muşamba kaplı masaya buyur edilmeleri. Ben yemek yerken görmedim diyerek tekrar zorla masaya davetler peş peşe gelir.
 
Gönüllü garsonundan, bulaşıkçısından aşçısına, hele, havalı kasketi potur pantolonlu körüklü çizmeli uzaklardan gelen ter içinde kalmış atlı misafirle ve otopark sorunsuz kültür kokan giyim kuşam…

Hanımla karar aldık, erken geç fark etmiyor erken de gitsek aç kalıyoruz. Gene eskisi gibi  biraz gecikmeyle Atakale düğün salonundayız. Dışarıda yemek yeme ihtimaline karşı cüzdanımı yanıma aldım. Hınca hınç dolu salona girerken bütün gözlerin kafaların bize odaklandığını görünce sağa sola bakmadan hemen kenardaki büyük yuvarlak masanın boş bulunan sandalyesine otururken gene geçmiş geliyor insanın aklına.

Eskiyi nasıl özlemeyelim ki eskiler hemen tokalaşmak için insanın üstüne gelirken, şimdikiler üst baş kontrolüyle üstüne geliyorlar.

Tesadüf bu ya Serkan Güney’in masasına oturmuşuz.

-Abi hemen servis geliyor.
Karnımızı bu sefer de Serkan Güney sayesinde doyurmuş çıkışta cüzdanımızı da düşürmüştük. Otopark emekçisi İbrahim Bey cüzdanı bulmuş ertesi gün ulaştırmıştı.
Hanımın kurduğu çarpıcı yeni sosyal analiz dolu cümlesi aklımdan hiç çıkmayacak.

-Bir şeyin farkında mısın? Bizim zamanımız dolmuş gençler. Zaman mekan artık yetkin gençlerin.
 
Doğru söylüyordu bir tabak servis alamadım. Yanlış olan siyasetin dışında, her yerde gençler var. Siyasetçiler fosil yakıttan yenilenebilire geçildiğini biliyor zamanlarının dolduğunu bilmiyorlar. Gençlerin siyasal yönetimde önünü açmayı ve yetiştirmeyi, onlara ağabeylik yapmayı şiar edinmeli. Şu tümcenin gücü ve zenginliği eşimin analizi gibi aklımdan hiç çıkmayacak.

Dünyadaki bütün umut, hiç hesaba katılmamış insanlardadır. Gençleri benimsemeden, gençlerin  olmadığı yerde hiçbir hesap tutmuyor…