ÇETERE

Mehmet Kıyak mehmetkyak@outlook.com






Cumhuriyet Gazetesi’nde bir köşe yazarı, İsmet İnönü hakkındaki bir cümlesinde, çok sözcüğünde ç yerine b harfi yazınca işler karışır. Edepli yıllar, konu mahkemeye taşınır. O yıllarda yazılı basın harfler tek tek elde dizilerek basıldığı için hata oranı yüksektir.

Sonuç tatlıya bağlanmıştı. Aradan elli yıl geçmiş kontrolsüz dürtüler ve hatalarla iç içe yaşarken şeytan dürtüyor işte, göç sözcüğündeki ç’nin yerine t alırsa evrilen anlamın ironi ve ajitasyon gargarasını seyret dur.

Ortaya mizah pırıltıları çıkıveriyor. Allahtan, siyasetçilerimizin eline kimse su dökemez.
1 Eylül adli yılın açılışı, hukuksal vurgulamalar, yeni, yepyeni güçlü sivil anayasa. 

Gene 1 Eylül, adli yıl açılışından sonra denizde av sezonunu açılışı. Önemli işlere imza atmış önemsizler dümen başında, başaltında balıkçılar. Vira bismillah. Hay maşallah. İktidar bir yana ya muhalefet lideri.

-Bi iktidara geleyim size ilk işim Denizcilik Bakanlığı kurmak olacak.
Vaatlerin, konuşmanın, yazmanın siyasetin içinde ülke sevgisinin yoksunluğu gelişmemizi bilimsel kurguya dönüştürüyor. Bakanlığın kuruluş bütçesi bir yana her yıl milyarlarca maliyetlerle örtülü, dev binalar dev kadro ve bütçesi.

Balıkçılık zaten tarıma giriyor. Belde, Köy, Kasaba, şehircilik dahası da var İklim Değişikliği Bakanlığı küçük bir çağrışımla Denizciliği de Tarım Bakanlığının bi köşesine sokuşturmak akıllara gelmesi daha kolay.    

Her soruna karşı akıllarına Bakanlık geliyor. Zaten akıllarına gelen yapılmıyor mu? Esnafın içinde dolaşırken esnaf bakanlığı, göç sorunu karşısında göç bakanlığı, hal ve gidişte sorun olunca hal yasası.

Ülkemizin dengesini bazen ilkesiz siyaset koruyor. Yeni Anayasa, yeni bakanlık vaatleri gelecek yıllardaki demeçlerine kaldı. Sorunların çözümü de halka. Küçücük bir köydeki cinayet günlerdir çözülemiyor, haber kanallarımız dizi kanallarına dönmüş, uzmanların çabaları da öne çıkmasına rağmen.                 

Bakanlığa kadar balıkçılığımızla ilgilenecek birçok organı var devletin. Anılar insanı geçmişin derinliklerine çekerken atlattığımız tuzakların farkına varamayız. Eskilere götürüyor, Kalender delikanlılarımızdan kırık Ahmet, mahallenin ablalarının biri,

-Ahmet hamsi kenara gelmiş şu peştamalın ucundan tut da hamsi yakalayalım.
Benim anılarımda da farklı değil, insanlar ellerindeki teneke kapları balıkçı teknelerine daldırarak alırlardı balıkları, hamsileri.

Geçtiğimiz günlerde aldığım palamut hanımdan fırça yememe neden oldu. Çok bayattı. Sonradan öğrendiğime göre denizde ne kadar palamut varsa silip süpürmüşler buzluğa doldurup satmışlar. Şimdiden dolapları doldurun palamut Rusya’ya kaçıyormuş. Dün nasılsa bugün aynı, yarın da farklı olmayacak. Kotasız kuralsız av.

Sanatçı Uğur Yücel’le sohbet ederken telefonu çalar;

-AH şimdi keşke İstanbul’da olsaydım, konuşması bitince üzülmüş gibiydi.
-Ne oldu Uğur Usta?
-Bu nasıl memleket, balıkçım aradı şimdi, abi kalkan ayırdım sana diyor, Karadeniz’deyiz balık yiyemiyoruz.

Gidişat ortada, ç,t,r, yer değiştirse de çeteleşmeden, bize sunulan düzende çetereleri düzenlemek hükümet ve organlarının elinde.