Bizde Bilim Ne Zaman Başlar?

Mehmet Kıyak mehmetkyak@outlook.com

1960’larda basılmış dergiyi kurcalarken Tirilyeli bir zeytincinin oğlu İsmail Akbay’ın hikayesi düştü önüme.

Liseyi bitirir bitirmez Amerika’ya gider, Atom ve Füze Yüksek Mühendisi olarak 14 yıl aralıksız çalışmalarını sürdürür bu arada da Türkçeyi unutur.

Bizim bilim adamları acaba bu kadar sabır gösterir mi, Arabasına binip tur atmadan serpme kahvaltıların tadına bakmadan, çikita muz yemeden?

İsmail Akbay, ABD vatandaşlığına geçer geçmez Chattanooga Gençler Ticaret Odası Başkanı seçilir. Bırakmazlar İsmail’i. Toplum kalkınması çalışmalarında da faaliyet gösterir, engelli ve zeka özürlü çocukların okuduğu Grove Okulu Yönetim Kuruluna seçilir. Gel de kıskanma?

Amerikan Ulusal Bilim Vakfı verilerine göre 1952-61 yılları arasında 30 bin yetişmiş mühendis, 9 bin bilim insanı, 14 bin doktor daimi yerleşmiş ve 2 milyar dolar kazanç sağlamışlar. Hikaye uzun…

Bizde de var! Ticaret Odaları, Borsalar, hele üniversiteler gırla, engelli çocuk okulları.
Okumadan bilim olur mu? Okusun da büyüsün bizim partiye oy versin diyerek de.

Kasların, ilkelliğin, barbarlığın dışında savaşmaktır bilim. Toplum yaşantımızın kayık hayatı, insanımızın insanlığı! Kilit noktalarda oturanların düşündürücü düzeyleriyle savaşmak yerine dilimizden düşürmemiz gereken olgular 22. yüzyıla kaldı.

Başka ülkelere pırlantalarımızı hediye ederek, insanlarımızın başka ülkelerden gelen hikayelerini izlemenin acısını duyarak bilimin yolunun açılması olası değil.

Yoksa biz yetmedik dünyadaki insan türlerinin toplanıp geliştirildiği bilimsel bir park mı coğrafyamız?

Bilim şöyle dursun, biz daha bir arada insanca yaşamayı beceremedik ve 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde ilkellik, barbarlıkla iç içeyiz…