Ben de Şoktayım!

Mehmet Kıyak mehmetkyak@outlook.com

Elinde gazeteyle meslektaşım hışımla içeri girdi,
-Gasteyi okudun mu sen?
-Hayır ne gazetesi?
-Altını üstünü bırak, şurayı oku.
Anlaşılan biri kırlara çıkıp özgürce bizimle ilgili kumpanya başlatmış.
Anımsadım ki,  hediyelik bakır cezve soran asil düzgün giyimli, düzgün lisanlı tıraşını da olmuş beyaz bir şehirliydi.

Kaba bir üslupla yenisini yapamam almak istersen bunları al diyen ve alabalık avcısı nobody, kabalıkla nitelendirilen meslektaşımdan ayrılıp yanı başıma gelivermiş. Dibine oturduğu cezveleri inceliyor inceliyor sonunda düşünüp karar verdikten sonra tekrar geleceğini söylüyor. Akıl karıştıran cümlesi.

“Çıktım oradan komşusu bakırcıya gittim, ona sordum. Olanlardan gösterdi, istersen bana iki gün müsaade et, size çok daha güzel cezve yapayım dedi. Fiyatını sordum 250 TL ama sizden 200 TL alırım.”

Oysa ikinci gelişiydi, olanları gösterdi değil, ilk gelişinde zaten görmüştün, ne de güzel birden bire girivermişsin.

-İstersen iki gün müsaade et, daha iyisini yapalım demişiz. Aldık çekici elimize, ikinci değil üçüncü gün bitirebildiğim saf pirinç sapına Ünye figürü motifler, cezvenin dışına ince işçilikli işlemeler. Olanların iyi olmadığını da biliyor araya ben üstünde Ünye yazandan istiyorum diye sokuşturmayı unutmuşsun. Üstelik bakıp beğenmediklerin basit hafif ucuz tornadan çıkmış makine üretimiydi.
Savrukluğun saçmalığın potpurisi…

Elinde tambura, darbuka, gırnata çıra. Fiyatını sormuş İkiyüz elli, sizden iki yüz alırım demişim.  Sen marketten elli kuruş ödemeden çıkabildin mi hiç? Ben elli lira ikram etmişim.  Söyleseydin hediye de yapardım. Çok hediyeler verdim,  Hollandalı yapımcı Vilko’ya şehrim adına verdiğim bakır siniyi yanı başında Ahmet Varilci’ye, Ahmet Kabayel’e sor bakalım anımsayabilecekler mi?

Asilzade, teknolojinin devriminden çıkan makinaların ürettiği cezveyi beğenmeyince biz de teknolojinin gerisinde kalıp üç günde iki yüz liralık cezve birden dokuz yüz lira olunca şaşırmamak elde değil…  

Şerefiyesini sormadan bendeki nezaket dışında oluşturduğun ideolojiye ne demeli?
Üç günde dört yüz, ayda yapar dört bin.  Sen İkiyüz liranın hesabındayken ben dört bin lirayı, masum, mazlum, kederli,  gariban ve kimsesiz sokak hayvanlarının temel ihtiyaçları için gözümü kırpmadan harcıyorum.

Aşkın Dünkü Çocukları filminde gördünüz mü;
-Portiiii ne yapiyn lan, repliğini,
kaçırdıysanız tekrar izleyin. Yalnız bilet iki yüz değil ha 225 lira. Beslediğim sokak hayvanları bile sizlerden fazla katkısı var şehrin sanatına vicdani duygularına. Geçtiğimiz Ağustos Ayında sinema filmi çekildi günlerce işimizi terk ettik. Sokakla birlikte işyerlerimiz film setine dönüştürüldü. İşinize gelince hayırlı işler. Ücrette gözümüz yok kimse almadı fakat bir teşekkür bile edilmedi. İşinize gelince idrak yollarınızı kabızlık kaplar.

KENDİNİZİ OTORİTENİN KILAVUZU SANARKEN ZANAATKARI DA KENDİNİZE KUL ETMEYE KALKMAYIN.  Zanaatkar Allah’tan başkasına kul olmaz.


Bizde kör düşmanlık teknoloji ve bilimle eşdeğer gelişmiş. aşağı kalır yanı yok ne de kıvırmış. Bir biz bakırcılar kalmıştı. Ona da sataştılar.  Yıllarca Fuarlara tanıtım günlerine işimizi işyerimizi terk edip para pul almadan şehrimizi sayısız kez temsil ettik. Altı yüzyıllık en değerli ürünüm çalındı ben üzüldüm siz eğlendiniz, sormadan ürünlerimin sağa sola hediye dağıtılmasından çekicimin çalınmasına kadar unutulmaz hikayeler barındırır beynim.

Koşa koşa gelen Amerikan History,  İngiliz BBC yerli kanallar boşa giden zaman. Kıymetimizi bilmediniz. Bu ay sinemalarda önümüzdeki ay TRT’de belgeselde görünecekken siz nerelerde olacaksınız, yoksa kuytu pusuda mı?

Canınız yandı değil mi 60 yılda bir cezve alacağınız tuttu.  Gelenden para alma gidenden para alma. Dünkü Çocuklar bayrama çıkacak, bütün eski tüfekleri ver, resmi kurumlarda okullarda törenlere, yarışmalara hiçbir ürün esirgeme…

Siz ne yaptınız düşmanlıktan başka? Eşe dosta anlatıyormuş utanmadan gülmekten yırtınan eş dost sen ne anlatıyorsun git ikiyüz liraya don alabilir misin diye soruyor mu? Doğru biz kaba insanlarız,  sosyalleşmek için iki fincan kahveyi iki yüz liraya içebileceğimiz kafe önerebilir misiniz? Eş dost’muş bulutlarda yumuşak eller eğleniyor musunuz? Eğlencenin sapı yok Türk hamamında Alaman gavalı…

Bir de esnaf odalarına şikayet ediyor. Angara’da adam odasından dışarıya çıkmıyor elli yıldır lake cilalı masayı bırakmadan uykulu gözlerle arada başını kaldırıyor. Şimdiye kadar bir cümle kurabildin mi ya hükümetin uygulamaları hakkında? Mümkün mü? Çünkü onların yumuşak ellerini sıkıyorsun bizim nasırlı elleri değil.

Sizin ve sizin gibilerin hakkından üç liralık malı yüz liraya satan sizin gibiler gelir…