AKILSIZ KAVŞAĞA AKILLI POLİS

Mehmet Kıyak mehmetkyak@outlook.com






İlk defa bu haftaki yazımı bir gün erken yazdım. Polis memuru ‘yaz ne yazarsan yaz’ deyince hatırını kırmak olmazdı.

Bundan üç ay önce ahşaptan dolap, kitaplık yaptırmak istemiş, usta 55 bin fiyat çekince sanki Ağustos sıcağı beynimde kara kışa dönüşmüştü. Fındığı toplamış ürün düştükçe bundan fayda yok iyisi mi ustayla bir daha görüşeyim belki elli bine yaptırırım derken bu sefer usta 120 bin demez mi?

Hiç beklemeden tekrar ayrıldım. Şoku atlatmış, kendime geldikten sonra, sağlam bir protokol yapmalıydım, usta yok, hele ahşap ustası eskilerde kalmış eski ustalar. 520 demeden yola çıktım.

Yunus Emre’nin tasavvufa giden sanayi çıkışı yol üstündeki marangozhaneye geldim, usta yok. Elimiz boş dönüş yolumda yavaş yavaş ilerlerken sanayi sitesi çıkışı ışıkların önündeki boşluğa üstünde polis yazan bir taksi bir tane kısa kamyonet birisi de yepyeni ışıltısı insanın gözünü kamaştıran hele tepe lambası gökyüzünü aydınlatan üç araç yan yana dizilmiş araçları gururla seyrederken polis gurubunun içinden bir polis depar atarak ilerlediğim yolun refüjünde önüme çıkıp tüm haşmetiyle öylece dikilmiş bekliyor.

Ben ona bakıyorum o bana,
O bana bakıyor ben ona.
Düşük hızla giderken beni mi denetleyecek diyerek daha da yavaşladım. Anlam veremeden devam ettim.
Işıklara gelmiş kırmızıda beklerken, sanayi ustalarından biri bir eli defter bir eli kalem camı indirdim,
-Abi ceza yazdılar,
-Ceza mı ne cezası, kim derken işaretiyle anlamıştım. Para kolay mı kazanılıyor, durup dururken ne cezasıydı?

Işıklardan dönerek kalabalık ekibin yanına gittim, herkes kendi havasında. Biri bana bakıyor,  tamam dedim, buluşmuştuk, gardını da almıştı,

-Ne yaptınız siz ceza yazdığınızı söylediler.
-Evet beyefendi, beyefendi de olduk öylesine, biraz sonra görürsünüz.
-Telefonla konuşmadım, sigara yok kuralları çiğnemedim ne cezası?
-Orada levha var yanlış girdiniz.

Söylediği yere incelemek için özellikle gittim. Levhanın biri bükük önünde park halinde görüşü engelleyen koca bir minibüs.  Bir işaret levhasını koymayı bile becerememişler. Yurttaşın biri son anda fark edip aniden dönmüş olmalı ki işaret levhasının belini kırmış, ikincisine denk gelirse de boynu kırılacak gibi. Yol,  tali yol şöyle dursun çıkmaz yola benziyor.

Fark edilmesi yoksul işaretlerle mümkün değil. Üzülmüş canım sıkılmıştı. Aracımın yanına gelmiş son kez polis memuruna,
-İşaretler yanlış yere konulmuş üstelik dikkat çekici değil, derken 5-6 adet araç peş peşe benim yaptığım hatayı yaptı. ‘Bakın görüyor musunuz?’ derken,

-Yazıcam onlara da yazıcam,
Geçen araçların hepsi eski model, eyvah dedim içimden içleri nasıl da yanacak cezadan haberdar olunca.
-Bakın üç araç yan yana dizilmişsiniz, buradan uygulama mı olur, biriniz oraya gitmeniz gerekmiyor mu?

-Ben istediğim yerden uygulama yaparım diyor memur bey.  Yaz diyor.
Geçtiğimiz hafta da seksenlik Mustafa Dayı tünelin ortasında aracı bozulunca ben istediğim zaman gelirim denmişti.

Devlet bizim devletimiz, memurlar bizim memurlarımız ama kimse unutmasın ki bu ülkenin yurttaşları en değerli temel taşlarıdır.