GECE YEME SENDROMU

Dyt. Sevgi Boz sevgiboz2014@gmail.com

Gece yeme sendromu ilk 1955 yılında Stunkard tarafından, tedaviye dirençli obez hastalarda tanımlanmıştır. İlk olarak obez bireylerde tanımlanmış olsa da yapılan çalışmalar sonucunda yalnızca obez bireylerde görülmediği, erişkinlerde, diyabetli bireylerin çoğunda, çocuklarda ve psikiyatrik hastalarda da ciddi bir yaygınlığa sahip olduğu belirtilmiştir.

Gece yeme bozukluğunda, uyku ve yemek yeme biyolojik ritimlerinde bozulmalar meydana gelir. Gece yeme sendromu olanları nasıl belirliyoruz sorusuna  tanı ölçütlerimiz ile yanıt verelim.
Gıda alımının yüzde 25'inden fazlasının akşam yemeğinden sonra olması veya haftada en az iki gece uykudan uyanarak yemek yeme olması gece yeme sendromuna sahip kişilerin alışkanlıkları arasında yer alıyor. Sabah yeme isteğinde azalma veya haftada dört ya da daha fazla kahvaltı yapılmayan gün olması yine belirtiler arasındadır.

Diğer belirleyebileceğimiz yönlerden biri de uyku düzenidir. Akşam yemeği ile uyku başlangıcı arasındaki zamanda güçlü yeme isteği varlığına ek olarak haftada en az dört ya da daha fazla uykuya başlama, uykuyu sürdürmede zorluk yaşanması bizlere gece yeme sendromunu hatırlatır.
    
Akdeniz tarzı beslenmenin bilimsel çalışmalarda uykusuzluğun önlenmesinde fayda sağladığı kanıtlanmıştır. Bu nedenle diyet lifi ve antioksidan içeriği zengin, şeker ve tuzun sınırlı olduğu Akdeniz tarzı beslenme modeli örnek alınmalıdır. Magnezyum, uyku döngüsünde önemli bir yeri olan melatonin salgılanmasını artırarak uykunun iyileştirilmesine katkıda bulunur.

Gece ara öğünlerinizde magnezyum içeriği yüksek meyveleri süt ve kefir gibi proteinlerle tercih etmek uykuya dalmanızı kolaylaştırır. Düzenli egzersiz yapmak mutluluk hormonunun salgılanmasını sağlayarak gece yeme sendromunun nedenlerinden olan stresin azalmasına katkıda bulunur. Uyku süresi ve uyku kalitesinde azalma yaşam kalitesini olumsuz etkiler.

Bununla birlikte stres seviyelerinin artması sonucunda obezite, insülin direnci, kalp damar hastalıkları ve diyabet gibi sağlık sorunları kaçınılmaz hale gelir. Fiziksel aktiviteyi artırıp, Akdeniz tarzı beslenmeye yönelerek yaşam kalitemizi artırabiliriz.