TAŞ OCAKLARI
Ülkenin dört bir tarafı maden sahalarıyla doldu. Maden işletmeleri denince ilk akla gelen altın, kurşun, gümüş, demir vb. olsa da taş ocakları da maden işletmeleri kapsamında. Ordu’da taş ocakları çok ancak ilçeler arasında Ünye ve çevre ilçelerinde çok daha fazla.
Ünye’de yeni taş ocakları açılırken var olanlarda kapasite artırımına gidiyor. Bu arada Ünye orman ve tarım arazilerine ilk saldırının çimento fabrikasıyla başladığını da vurgulayayım. Toprak alınan yerlerde ağaçlandırma çalışması yapılmadığı için (bu konuda hiçbir yerde iyileştirme yapılmıyor, cezalarını ödüyorlar) görüntü kirliliği de hediyesi oluyor.
Taş ocaklarının etkilerini kısaca vurgulamak gerekirse şunlar söylenir: Ormanlar ve tarım arazileri yok ediliyor. Heyelan oluyor. Dinamit kullanılan yerlerde toprak kaymaları yanında kaynak suları yok oluyor. Toz nedeniyle sebze ve meyveler olumsuz etkileniyor, sağlık sorunlarına neden oluyor. Yaban yaşamı olumsuz etkileniyor. Ağır tonajlı araçların geçmesi nedeniyle yollar bozuluyor, trafik sorunu yaşanıyor. Çoğu taş ocakları yerleşim yerlerine o kadar yakın oluyor ki, evler de zarar görüyor. Bu yazdıklarımın tümü aynı taş ocağında görülmeyebiliyor. Yerin özelliğine göre etkileri oluyor.
Maden çalışmalarında (taş ocakları da) şirket önce küçük bir alan için ÇED süreci işletiyor. İki ya da üç yıl sonra eski ahaline getirip gideceğiz, diyorlar. Ancak hiç de öyle olmuyor. Amaç, işe başlamak. Çalışma süresi bitmeden yeni alan için yeni ÇED süreci başlatıyorlar. Buna kapasite artırımı da deniyor. Yani bir alana yerleşen işletme, artık oraya demir atıyor. Büyüttükçe büyütüyor. Bu nedenle ormanları, tarım arazilerini, suyu yani geleceğimizi korumak için baştan önlem almak gerekiyor. Alana giren şirketi uzaklaştırmak zor oluyor.
Ülkede yaşam alanları rant alanı olarak kullanılmak istendiğinden gereksiz beton alanları yaratılıyor. Bu nedenle de taş ocakları artıyor. Örneğin, ilimizin tüm kıyılarında deniz dolguları yapılmaya başlandı. Gerek var mı? Hem ekolojik denge bakımından hem de kıyıların halkın kullanabilmesi için dolguya gerek yok. Ticareti öne çıkaranlar, denizden arazi kazanmayı politik anlayış olarak savunabiliyor.
Ünye ve çevresinde taş ocaklarının zararları görülmeye başlandı. Zarar görenler çaresizce seyrediyor. Asıl sorun, partiler, sendikalar, dernek ve odalarda. Kuruluşlar ses çıkarmıyorsa yapacak bir şey yok demektir. Sorumluluk tek tek herkesin ancak kuruluşların sorumluluğu affedilmez. İlde, ilçede parti, sendika, dernek vb. neden kurulur? Ekoloji-çevre çalışma alanları kapsamında değil mi?
Bu arada Fatsa’daki siyanürle altın işletmeciliği yapan Altıntepe Madencilik Şirketi, kapasite artırımı için yaptığı ÇED başvurusunun İDK toplantısı 27 Nisan 2022 tarihinde Ankara’da yapılacak. Hepimize sorumluluk düşüyor. Sesleri birleştirme zamanı.