FINDIKTA TEKELLEŞME
Keşke yanılmış olsaydım-olsaydık. Fındık politikalarının bugünkü yansımalarını üretici köylülerin kooperatiflerinin şirketleştirme yasasının çıkarılma sürecinde yapılan tartışmaları yeniden anımsadım. O zaman, bugün yaşanacakları anlattığımda-anlattığımızda “senaryo yazıyor” denmişti. Soya Fabrikası salonunda olanlar anımsasın. Orada ben de bir konuşma yapmıştım ve bugünün olacaklarını söylemiştim.
Keşke yanılsaydım. Ancak bizler kapitalizmi biliyoruz. Sürecin nasıl gelişeceğini de. Kapitalizm, tarımda şirketlerin-tekellerin egemenliği için süreci işletir. İktidarların da (hükümetler) bu konuda yasal düzenleme yapmaktan başka görevleri yoktur. Adım adım süreç yaşandı. Ünlü Kemal Derviş yasaları. 15 günde 15 yasa…
Gün geldi dayandı, “Ya şirketler tarım yapacak ya da köylüler şirketleşecek” teorisine. Bunu AKP Hükümetinin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba söylemişti. Öyle de oldu. Artık üretici köylüler şirketlerin sözleşmeli üreticisi oldu. Tüm küçük, orta, büyük marketlerin, alışveriş merkezlerinin ya tarım üretim alanları var ya da üretici köylülerle yapılan sözleşmelerle köylüler şirketlere üretiyorlar.
Bu gelişmeler sonrası iktidarların da yol açıcı yasal değişiklikleriyle yerli ve uluslararası tekeller tarımda belirleyici olmaya başladılar. Karadeniz üreticilerinin temel tarım ürünü olan fındığa gelelim. (Bu arada ben bir adet bile fındık üretmiyorum). Ferrero fındıkta belirleyici olmuş. Tepki gösterenler var. Süreç buna uygun yasal değişikliklerle devam etti. Kapitalizmin işleyişini bilenler, orta burjuvazi-milli burjuvazi diye niteledikleri kesimlerin bir bölümünün büyüyebileceğini, diğer kesimlerin küçüleceğini hep söylediler.
Kapitalizm, tekellerin çıkarına yönelik gelişim gösterir. Bu nedenle üretici köylüleri topraklarından uzaklaştırıp şehirlerde ucuz işgücü haline getirirken küçük-orta-ulusal burjuva fındık alıcısı (işletmecisini) mağdur eder. Bugün yaşanan, tam da kapitalizmin işleyişi gereği tarım ve gıda tekellerinin egemenliğini inşa sürecini yaşıyoruz.
Kapitalist işleyiş, egemen olursa tarım ve gıda tekelleri (yerli-yabancı) kazanacak. Üretici köylü ve yerel şirketler kaybedecek. Ya da kapitalist gelişme durdurulacak ve demokratik-halkçı bir iktidarla üretici köylüler kazanacak. İki olasılıkta da orta-ulusal burjuva denilen kesim kaybeder. Bu isteklerden, niyetlerden öte kapitalizmin kuralı. Ya da kapitalizme karşı verilen mücadelenin sonucudur. Başka yol yok.
Orta-ulusal burjuva kesimin uzun süreçte kazanma şansı yok. Yerli ve yabancı tekellerin kazanması istenmiyorsa üretici köylüler lehine geliştirilmesi gereken politikalar tartışılmalıdır.
Orta-ulusal burjuva kesimin yok olacağına yönelik gerçeklik; benim söylememle, isteyip istememle ilgili değil. Kapitalist-emperyalist sistemin gereği bu. Yapacak bir şey yok. Ya tarım ve gıda tekelleri kazanacak ya da üretici köylüler. Ara kesim, Allah’a emanet.